Osmaniye merkezli; Adana, Gaziantep, Kahramanmaraş, Hatay, Şanlıurfa, Adıyaman, Kilis illerinde faaliyet gösteren YAMACI HUKUK Bürosu olarak, depremde vefat eden tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, geride kalan yakınlarına sabır ve başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar diliyoruz.
Kahramanmaraş’ta meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin etkisini uzun yıllar boyunca kalbimizde bir acı olarak yaşayacağız. Halk olarak, bir yandan depremde kaybettiğimiz yakınlarımızın üzüntüsünü yaşarken diğer yandan kaybımıza neden olanların cezalandırılması için hukuki yollar arıyoruz. Kederimizin etkisi ve artçı sarsıntıların endişesi altında hazırladığımız bu özel dosyamızda sizlere bu konuda yardımcı olmaya çalışacağız.
KONU BAŞLIKLARI
- Deprem nedeniyle yıkılan ya da hasar gören binalar için delil tespiti
- Deprem nedeniyle ölüm ve yaralanmalarda ceza sorumluluğu
- Deprem nedeniyle ölüm ve yaralanmalarda tazminat sorumluluğu
- Deprem nedeniyle ölümlerde mirasçılık işlemleri
- Depremde kaybolan ve bulunamayan kişiler hakkında hukuki işlemler
Deprem nedeniyle yıkılan ya da hasar gören binalar için delil tespiti
Deprem nedeniyle oluşan zararlarla ilgili davalara esas olmak ve delil teşkil etmek üzere yıkılan ya da hasar gören binaların bulunduğu yerdeki Sulh Hukuk veya Asliye Hukuk Mahkemesine dilekçe ile başvuruda bulunularak delil tespiti yaptırmak gerekmektedir.
Delil tespit istemi başvurusunu zarara uğrayan kişilerin bizzat ya da vekillerinin, kişi ölmüş ise mirasçısının ya da mirasçının vekilinin yapması gerekmektedir.
Yapı enkazının ya da hasar gören taşınır malların delil tespiti yapılmadan kaldırılmış olması veya başkaca bir mücbir nedenle delil tespiti yaptırmak mümkün olmadığı takdirde Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair 7369 sayılı yasanın 13/a maddesi ile yetkilendirilen kurum ve kuruluşlarca düzenlenmiş olan Hasar Tespit Raporlarına da açılacak tazminat davalarında delil olarak dayanmak mümkündür. Aynı zamanda yetkili kurum ve kuruluşlarca düzenlenmiş emsal hasar tespit raporlarına da delil olarak dayanmak mümkündür.
Ancak açılacak davalarda, özellikle kamu idareleri aleyhine açılacak davalarda idarelerin taraf olacağı ve idarelere de kusur yüklenebileceği de dikkate alındığında, zarar-ziyan tespitlerini kamu idaresinin insafına bırakmadan depremzedeler tarafından sayılan mahkemelere başvurularak yaptırılmaları, gerçeğin açığa çıkarılması yönünden daha isabetli olacaktır.
Deprem nedeniyle ölüm ve yaralanmalarda ceza sorumluluğu
Ölüm durumunda, ölenin eşi ve çocukları, eğer bunlar yok ise yakınları suçun işlendiği yerin ya da suçun işlendiği yer Başsavcılığına gönderilmek üzere başka bir ilin Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyet dilekçesi vermelidirler. Yukarıda sayılanlar dışında herhangi biri de sorumluların cezalandırılması için savcılığa ihbarda bulunabilir. Hatta, savcılıklar da herhangi bir şikayet ya da ihbara gerek duymadan kendiliğinden soruşturma yapmak ve suç unsuru bulduğu takdirde kamu davası açmak zorundadır.
Suçtan zarar görenin şikâyet dilekçesi vermesinde hukuki yarar vardır. Savcılıkça re’sen yürütülen soruşturmada takipsizlik/kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi durumunda, suçtan zarar gördüğü iddiası ile şikâyet dilekçesi veren taraf, bu karara karşı itiraz hakkı elde eder.
Deprem sonucu ölüm meydana gelmişse genellikle kasten değil, basit ya da bilinçli taksirle insan öldürme suçu gündeme gelmektedir. Depremin etkilediği iller ve bu illerle ilgili depremden önce bilim insanlarınca yapılan uyarılara ve AFAD raporlarına rağmen dayanıksız yapılar inşa eden ve bu yapıları gerektiği şekilde denetlemeyen kişilerin olası kastla insan öldürme suçundan cezalandırılması gerekmektedir.
Deprem sonucu yaralanma durumunda ise, yaralanan kişi ya da yaralanan kişi küçükse velisi suçun işlendiği tarihten itibaren 6 ay içinde şikâyet dilekçesini suçun işlendiği yer ya da suçun işlendiği yer Başsavcılığına gönderilmek üzerek herhangi bir il/ilçe Başsavcılığa şikâyet dilekçesini vermesi gerekir. 6 aylık süre kaçırılsa dahi suçun, bilinçli taksirle işlendiği belirtilerek şikâyet etme hakkı kullanılabilir. Yaralanan kişi başvuruyu bizzat kendi ya da vekaletname verdiği kişi aracılığıyla yapmalıdır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus 6 aylık sürenin geçirilmemesidir.
Deprem sonucunda meydana gelen ölüm ve yaralanmalarda kusurlu olan müteahhittin yanı sıra olası depreme ilişkin gerekli önlemleri almayan, yapıları gerektiği şekilde denetlemeyen, bu yapıları ruhsatlandıran, arama ve kurtarma çalışmalarını geç, eksik ya da hatalı başlatan ve yürüten kişilerin de cezai sorumluluğu bulunmaktadır. Bu kişilerin de cezalandırılması için tüm süreç yakından takip edilmelidir.
Deprem nedeniyle ölüm ve yaralanmalarda tazminat sorumluluğu
Depremde ölüm ya da yaralanma gerçekleşmesi hâlinde ölenin mirasçıları ile belirli yakınları ve yaralanan kişilerin maddi ve manevi tazminat isteme hakkı mevcuttur.
Öncelikle, depremde meydana gelen zarar, deprem sebebiyle yıkılan, düşen yapının kötü yapılmış, gerektiği şekilde denetlenmemiş veya bakımlarının gereği gibi yapılmamış olmasından kaynaklanmalıdır.
Yapı eserinin kötü yapılması bilimsel, fenni, teknik kurallara uygun yapılmaması anlamına gelir. İmar kurallarına ve bilimsel kurallara aykırı biçimde yapılması hâlinde eserin ayıplı olduğu sonucuna varılır. Bu durumda binayı yapanın olduğu kadar binayı denetleyen, imar izni veren, ruhsatlandıran kişi ve kurumların da tazminat sorumluluğu bulunmaktadır.
Binada oturan kişilerce, yapının taşıyıcı kısımlarına zarar verildiği takdirde (duvarları yıkmak, kolonları kesmek gibi) bu kişilerinde tazminat sorumluğu bulunmaktadır.
Depremde yıkılan yapılar sebebiyle enkaz altında kalan kişilerin aranıp kurtarılması konusundaki faaliyetlerin idare tarafından zamanında, bilimsel ve teknik kurallara uygun biçimde yerine getirilmemesi sebebiyle gerçekleşen ölüm ve yaralanma nedeniyle zarar gören kişiler de maddi ve manevi tazminat isteme hakkına sahiptir.
Zarar gören kişi, kiracıysa kira sözleşmesine dayanarak kiraya veren kişiye karşı tazminat davası açabilir.
Zarar gören, konut veya işyerinin sahibiyse, Müteahhide, Yapı Denetimi Hakkında Kanun gereğince yapı denetim kuruluşları, denetçi mimar ve mühendisler, proje müellifleri ve laboratuvar görevlilerine karşı tazminat davası açabilir. Yapının ruhsat ve eklerine, fen, sanat ve sağlık kurallarına aykırı, eksik, hatalı ve kusurlu yapılması yasaya göre sorumluluk sebebidir.
Zarar gören ile arasında sözleşme ilişkisi olsun olmasın zarar görenler, yüklenici, denetçi mimar ve mühendisler gibi kusurlu kişilere ve kusuru olsun olmasın yapı eseri sahibine karşı Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiil hükümlerine göre tazminat davası açabilir. Yüklenici, denetçi mimar ve mühendisler gibi yapının kötü yapılmasında her tür kusuru, ihmali bulunan kişiler, yapıda otursun oturmasın o yapı sebebiyle zarar gören herkese karşı sorumlu olur, bu kişilere karşı tazminat davası açılabilir. Yüklenicinin, binayı projelendiren mimarın, denetleyen mühendisin bilimsel ve teknik esaslara uygun şekilde davranmamaları, kalitesiz malzeme ve işçilik kullanmaları hâlinde kusurlu davrandığı kabul edilir.
Zarar gören kişiler, yerel yönetimlere veya valiliklere ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına tazminat davası açabilir. İmar Kanunu’na göre yapıya kat, inşaat ve oturma izni veren ya da imara ve iskana açılmaması gereken alanı imara açan yerel yönetimler ile imar planlarını onaylayan ve ruhsat veren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı sorumludur.
Türk Borçlar Kanunu’na göre farklı hukuki sebeplerle zarardan sorumlu olan kişiler zarar görenlere karşı birlikte sorumlu olur, bu nedenle tazminat davası açma hakkına sahip kişiler aynı davada hepsine birden veya istediği birine veya birkaçına karşı dava açabilir.
Deprem sebebiyle hasar gören veya yıkılan yapılar sebebiyle, Ölüm gerçekleşmişse ölenin yasal mirasçıları, cenaze giderlerinin ve eğer ölüm hemen gerçekleşmemişse karşılanmamış tedavi giderlerinin ve iş göremediği sürede meydana gelen kazanç kaybının giderilmesini isteyebilir; ölenin ölmeden önce süregelen maddi desteğini veya ölmeseydi gelecekteki muhtemel maddi desteğini kaybeden kişiler (ölenin birlikte yaşadığı kişi, çocuğu, anne babası, nişanlısı gibi), destekten yoksun kalma zararının giderilmesini isteyebilir; ölenin yakınları (eş, anne, baba, çocuk gibi) ayrıca manevi tazminat isteyebilir.
Beden bütünlüğü bozulmuşsa (yaralanma, hastalık, engellilik gibi), yaralanan kişi, karşılanmamış tedavi giderlerinin, bakım giderlerinin, geçici iş göremezlik hâlinde çalışamadıkları süreyle sınırlı olarak uğradığı maddi zararın (yoksun kalınan kazanç), çalışma gücünde kalıcı bir eksilme var ise, fiilen çalışmıyor olsa bile, sürekli iş göremezlik zararının giderilmesini isteyebilir.
Deprem nedeniyle meydana gelen ölüm ve yaralanmalar sonucu yaşanan elem ve keder için sorumlulardan maddi tazminatın yanı sıra ayrıca manevi tazminatın da istenmesi mümkündür.
Davaların tabi olduğu süreler bakımından idareye karşı açılan davalar ile diğerleri arasında ayrım yapılır. İdare dışında kişilere karşı hukuk mahkemelerinde açılacak davalarda talep ve dava hakkının tabi olduğu zamanaşımı süresi; Yapıda meydana gelen zarar satıcının veya yüklenicinin ağır kusurundan kaynaklanıyorsa 20 yıldır, ağır kusur yoksa taşınmaz yapılar için 5 yıl, taşınırlar için 2 yıldır. Dava sigorta sözleşmesine dayanıyorsa sigorta tazminatı alacağının muaccel olmasından itibaren 2 yıl, herhâlde rizikonun gerçekleşmesinden itibaren 6 yıldır. Yapı Denetimi Hakkında Kanun’a dayanarak yapı yüklenicisine, yapı denetim firmasına, eser sahibi mimara, denetçi mimar veya mühendise, laboratuvar görevlilerine karşı açılan dava için yapının taşıyıcı sistemi için 15 yıl, taşıyıcı olmayan diğer kısımları için 2 yıl olup bu süre yapı kullanma izninin alınmasından itibaren işler. Dava haksız fiile ilişkin Türk Borçlar Kanunu hükümlerine dayanıyorsa zararın ve sorumlunun öğrenilmesinden itibaren 2 yıl, her durumda “fiilin işlendiği tarihten başlayarak” 10 yıldır. Zarar yapının kötü yapıldığı tarihte değil depremle birlikte doğduğu için amaca uygun yorumla 10 yıllık sürenin deprem tarihinde işlemeye başlayacağı kabul edilir.
Ayrıca tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. Dolayısıyla haksız fiile dayanan tazminat davasının tâbi olduğu zamanaşımı süresi, olası kastla öldürme hâlinde 20 yıl, bilinçli taksirle öldürme hâlinde 15 yıldan az olmaz.
Deprem nedeniyle ölümlerde mirasçılık işlemleri
Deprem sonucu ölüm meydana gelmiş ise, ölenin mirasçılarının mirasçılık sıfatını ispat edebilmesi için öncelikle mirasçılık belgesi (veraset ilamı) alması gereklidir. Yasal mirasçılardan biri, mirasçılık belgesini (veraset ilamını) Noterliğe veya oturduğu yerdeki Sulh Hukuk Mahkemesine tek başına başvurarak alabilir.
Depremde aynı aileden birden fazla kişinin ölmesi hâlinde, hangi aile üyesinin daha önce öldüğü tespit edilemezse, “birlikte ölüm karinesi” geçerli olur. Türk Medeni Kanunu’nun 29. maddesine göre “Birden fazla kişiden hangisinin önce veya sonra öldüğü ispat edilemezse, hepsi aynı anda ölmüş sayılır”. Aynı anda ölmüş sayılmaları hâlinde ölen kişiler bir birine mirasçı olamaz.
Eğer mirasçılar mirası reddetmek istiyorsa ölümden itibaren üç ay içinde ölenin son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla ret hakkını kullanabilir. Eğer mirasçılar ölümü daha geç öğrenmişse süre ölümü öğrenmelerinden itibaren işler.
Depremde kaybolan ve bulunamayan kişiler hakkında hukuki işlemler
Eğer kişinin cesedine ulaşılamamış ancak öldüğü düşünülüyorsa bu hâlde duruma göre ölümüne kesin gözle bakılan bir olayda kaybolduğu kabul edilerek “ölüm karinesi” hükümleri uygulanır. Ancak kişinin enkazdan sağ çıkmış olması ihtimal dahilinde ise bu hâlde “gaiplik” karinesi hükümleri uygulanır.
Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 32. maddesine göre “Bir kimse ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolursa, cesedi bulunamamış olsa bile müracaat edilen yerin mülkî idare amirinin emri ile ölüm tutanağı düzenlenerek ölüm olayı işlenir. Bu madde uyarınca işlem yapılabilmesi için ölüm karinesi bulunan kişinin alt veya üst soyundan bir kişinin ya da kardeşlerinin, bunlar yoksa mirasçılarının dilekçe ile başvurarak olayı belgelendirmeleri ya da yetkili makamların durumu resmî bir yazı ile nüfus müdürlüğüne bildirmeleri gereklidir”.
Eğer kişinin ölümüne kesin gözle bakılmıyorsa Türk Medeni Kanunu’nun 32. maddesine göre “Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir”. Dolayısıyla böyle bir durumda mirasçı olabilecek kişiler kaybolan kişinin son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesine en erken depremden itibaren 1 yıl sonra başvurabilir. 6 ay arayla iki kez ilan verildikten sonra kişinin yaşayıp yaşamadığı hakkında bilgi edinilemezse gaiplik kararı verilir ve ölüme bağlı haklar gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılır.
Depremde ailemi, yakınımı kaybettim sorumluların cezalandırılmasını istiyorum. Depremde ailemi, yakınımı kaybettim suç duyurusunda bulunmak istiyorum. Depremde ailemi, yakınımı kaybettim tazminat davası açmak istiyorum. Deprem avukat. Depremde yaralandım sorumluların cezalandırılmasını istiyorum. Depremde yaralandım suç duyurusunda bulunmak istiyorum. Depremde yaralandım tazminat davası açmak istiyorum. Deprem avukat osmaniye. Deprem avukat maraş. Deprem avukat hatay. Deprem avukat adıyaman
Faydalı Linkler