- İfa İmkansızlığı ve Mücbir Sebep Kavramları
- Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Genel Olarak Özel Hukuk Sözleşmelerine Etkisi
- Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Kira Sözleşmelerine Etkisi
- Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Özel Okul, Okul Servisi ve Özel Öğrenci Yurdu Sözleşmelerine Etkisi
- Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Düğün Organizasyonu ve Salon Kiralama Sözleşmelerine Etkisi
- Koronavirüs (Covid-19) Salgını Nedeniyle Paket Tur Sözleşmelerinin İptali
İfa İmkansızlığı ve Mücbir Sebep Kavramları
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda (TBK) ifa imkansızlığı başlığı altıda kısmi ifa imkansızlığı ve aşırı ifa güçlüğü kavramları düzenlenmiştir.
Tam İfa imkansızlığında borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkansızlaşırsa, borç sona erer. Borçlu ifanın imkansızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.
Kısmi ifa imkansızlığında ise, borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkansızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkansızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkansızlığı önceden ön görülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkansızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkansızlık hükümleri uygulanır.
Aşırı ifa güçlüğü, sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.
Mücbir sebep: Türk Dil Kurumu mücbir sebebi “herhangi bir kimse tarafından alınacak önlemlere karşı, önüne geçilmesi olanaksız, borcun yerine getirilmesine engel, borçlunun iradesi dışında beklenmedik olaylar” olarak tanımlamıştır.
Hukukumuzda mücbir sebep kavramının genel bir tanımı yoktur. Bu kavram Yargıtay kararları ve doktrinle şekillenmiştir. Bu tanımlardan yola çıkarak mücbir sebebi şekilde tanımlayabiliriz; “Borçlunun şahsı, faaliyeti ve işletmesi dışında gelişen, önceden tahmin edilmesi mümkün olmayan ve kaçınılmaz olarak borçlunun borcunu gereği gibi ifa edememesi sonucunu doğuran, öngörülemez ve karşı konulamaz bir olaydır.”
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda ise mücbir sebeple ilgili genel bir hüküm bulunmamaktadır. Kanunun özel hükümlerde, poliçenin ibrazı veya protesto düzenlenmesi mücbir sebep nedeniyle gerçekleştirilememiş olması durumunda sürelerin uzatılması, yolcu taşıma seferinin mücbir sebep nedeniyle gerçekleştirilememiş olması ve iki veya daha çok geminin çarpışmasının (çatma) umulmayan bir hal veya mücbir sebep yüzünden meydana gelmiş olması gibi durumları düzenlemiştir. Diğer konularda ise tacirler açısından da Türk Borçlar Kanununda yer alan ifa imkansızlığı hükümlerinin uygulanması mümkündür.
Mücbir Sebep Nedeniyle İfa İmkansızlığı ve İfa Güçlüğü: Türk Borçlar Kanununun yukarıda verilen maddeleri uyarınca borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle sözleşmenin ifasının imkansızlaşması ya da güçleşmesi durumunda borçluya bir takım haklar tanınmıştır. Mücbir sebep de borçlunun sorumlu tutulamayacağı ve öngörülemez ve öngörülmesi de mümkün olmayan bir durum olduğu için, mücbir sebep nedeniyle borcunu ifa edemeyen ya da borcunun ifası aşırı derecede güçleşmiş borçlunun borcu sona erdirmek, sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını istemek ve sözleşmeden dönmek olmak üzere bir takım hakları vardır.
Borçlu, sözleşmede mücbir sebepten kaynaklanan sorumlulukları üstlenmişse, mücbir sebepten kaynaklanan herhangi bir talep ileri sürmesi mümkün değildir.
Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Genel Olarak Özel Hukuk Sözleşmelerine Etkisi
7226 Sayılı Kanun ve 7244 Sayılı Kanun ile çeşitli tebliğ ve genelgeler uyarınca koronavirüs (covit-19) salgını zorlayıcı sebep olarak kabul edilerek bazı devlet alacaklarının tahsili ile çeşitli beyan ve başvuruların süreleri ertelenmiştir.
O halde koronavirüs salgınının özel hukuk sözleşmeleri açısından da mücbir sebep olarak kabul edileceği açıktır.
Borçlu, koronavirüs salgını nedeniyle BORCUNU İFA ETMESİNİN İMKANSIZLAŞTIĞI YA DA GÜÇLEŞTİĞİNİ ispat ederse borcun sona ermesi, sözleşmenin yeni koşullara uyarlanması ve sözleşmeden dönme olmak üzere bir takım haklara sahip olabilecektir.
Türk Borçlar Kanununun ifa imkansızlığı ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin maddeleri genel hüküm niteliğinde olduğu için özel kanunla düzenlenmemiş tüm borç ilişkilerine ve sözleşmelere uygulanabilir.
Örnek olarak, koronavirüs mücbir sebebi nedeniyle ürün ve hizmet satış sözleşmeleri, takas sözleşmeleri, leasing sözleşmeleri, kiralama sözleşmeleri, franchise sözleşmeleri, inşaat sözleşmeleri, kredi sözleşmeleri gibi pek çok sözleşme için sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme ya da sözleşmeden dönme mümkün olabilecektir.
Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Kira Sözleşmelerine Etkisi
7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda yer alan Geçici Madde 2 uyarınca; 1 Mart 2020 tarihinden 30 Haziran 2020 tarihine kadar işleyecek iş yeri kira bedelinin ödenememesi kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmaz. Bu geçici düzenleme ile kiralayanın sözleşmede belirlenen tarih aralığında ödenmeyen kira bedeli nedeniyle tahliye davası açma ve sözleşmeyi feshetme hakkı kaldırılmıştır.
Mücbir sebep olarak kabul edilen koronavirüs salgını nedeniyle kapalı kalan, açık olduğu halde iş yapamayan işyeri kiracıları ile konut kiraları yönünden ise koronavirüs salgının yarattığı ekonomik güçlük nedeniyle ödeme güçlüğü yaşayan kiracılar aşırı ifa güçlüğü nedeniyle kira bedellerinde uyarlama isteyebileceklerdir. Kira uyarlama davasında kira uyarlama talebinde bulunan davacının mücbir sebebin varlığı ile işlemin temelinden çöktüğünün kanıtlanması gerekir (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2003/4175 E. Sayılı Kararı)
Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Özel Okul, Okul Servisi ve Özel Öğrenci Yurdu Sözleşmelerine Etkisi
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiş olan kısmi ifa imkansızlığı hükmünün Özel Okul, Okul Servisi ve Özel Öğrenci Yurdu Sözleşmelerine sözleşmelerine uygulanması mümkündür. Buna göre; borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkansızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkansızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkansızlığı önceden ön görülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkansızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkansızlık hükümleri uygulanır.
Koronavirüs salgını nedeniyle öğrenime ara verilmiştir. Okullar ve öğrenci yurtları koronavirüs nedeniyle kapalı oldukları için hizmet verememekte, servisler de buna bağlı olarak çalışmamaktadır.
Öğrenciler ve veliler mücbir sebep nedeniyle hizmet almadıkları dönemin ücretini vermeye zorlanamayacakları gibi peşin ödenen ücretler bakımından hizmet alınamayan dönem ücretinin hizmet sağlayıcı tarafından iadesi de gerekir.
Ayrıca öğrenci ve veliler okulların yeni dönemde telafi dersleri yapacakları gerekçesiyle hizmet vermedikleri döneme ait ücreti iade etmemeleri durumunda da sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını talep ederek ücrette indirim talebinde bulunabilirler.
Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Düğün Organizasyonu ve Salon Kiralama Sözleşmelerine Etkisi
Koronavirüs salgını nedeniyle alınan önlemler kapsamında düğün salonları kapatılmıştır. Gelecekte düğün salonların açılması durumunda önceden var olmayan sosyal mesafe kuralları uygulanacaktır. Düğün salonlarının kapalı olmasında tam ifa imkansızlığı, yeni düzenlemelerle açıldıktan sonra ise kısmi ifa imkansızlığı söz konusu olacaktır.
Düğün sahibi, korona salgınının öngörülemediği bir dönemde düğün salonuyla yaptığı sözleşmeyi düğün salonunun düğün yapılacağı tarihte kapalı olması nedeniyle feshedebilecek ve varsa ödemiş olduğu güvence parası (depozito) varsa geri isteyebilecektir. Düğün sahibi koronavirüs mücbir sebebi nedeniyle yapamadığı düğünün bedelini ödemeye, yapılan ödemede kesinti yapılarak geri verilmesine, etkinliğin ileri bir tarihe ertelenmesini kabul etmeye zorlanamaz.
Böyle bir durumda salon sahipleri tarafından “etkinliğin ileri bir tarihe ertelenmesi” veya “yapılan ödemeden kesinti yapılması” talepleri veya dayatmaları kesinlikle hukuka uygun olmayıp, sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde aldıklarını tamamen ve derhal tüketiciye iade etmek zorundadırlar.
Düğün salonları açıldıktan sonra düğün organizasyonunda yeni sosyal mesafe ve hijyen kurallarına uygun düzenlemeler yapacaklar. Bu durumda düğün sahibi, korona salgınının öngörülemediği bir dönemde düğün salonuyla yaptığı sözleşmeye uygun şekilde düğün yapılamayacak olması nedeniyle düğün salonunun ücretinde indirim talep edebilir ya da düğün salonunun sunduğu bu şartlar önceden ön görülseydi böyle bir sözleşmeyi yapmayacağını ifade ederek sözleşmeyi feshedebilir.
Koronavirüs (Covid-19) Salgını Nedeniyle Paket Tur Sözleşmelerinin İptali
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında çıkarılan “Paket Tur Sözleşmeleri Yönetmeliği” 16/4 Maddesi uyarınca; “Katılımcı, fesih talebini paket tur düzenleyicisi veya aracısına yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile bildirmek kaydıyla sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebilir. Katılımcının gerekli tüm özeni göstermesine rağmen öngöremediği ve engelleyemediği bir durum veya mücbir sebep nedeniyle paket turun başlamasına otuz günden daha az bir süre kala fesih bildiriminde bulunması halinde, ödenmesi zorunlu vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülüklerden doğan masraflar ile üçüncü kişilere ödenip belgelendirilebilen ve iadesi mümkün olmayan bedeller hariç olmak üzere, herhangi bir kesinti yapılmaksızın katılımcının ödemiş olduğu bedel kendisine iade edilir. Bu madde kapsamında yapılacak bedel iadelerinin, fesih bildiriminin paket tur düzenleyicisi veya aracısına ulaşmasından itibaren on dört gün içerisinde katılımcıya yapılması zorunludur.”
15 Mayıs 2020 tarih ve 31128 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Paket Tur Sözleşmeleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik paket tur düzenleyicilerinin ücret iadesine bir esneklik getirmiştir.
“Bu Yönetmeliğin 16 ncı maddesi kapsamında yapılan bedel iadelerinin, fesih bildiriminin paket tur düzenleyicisi veya aracısına ulaşmasından itibaren on dört gün içerisinde yapılması esastır. ANCAK, COVİD-19 salgını nedeniyle, 05 Şubat 2020 tarihinden itibaren ifası öngörülen ve hava yolu ile ulaştırma içeren paket tur sözleşmelerine ilişkin bedel iadelerinde, paket tur düzenleyicisi veya aracısı tarafından hava taşıma işletmelerine ödenip belgelendirilen uçuş bedeli, uçuş yasağı kalktıktan sonraki altmışıncı günü izleyen on dört gün içerisinde katılımcıya iade edilir.“
Yukarıdaki metin bilgi amaçlı olup, hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır.